Bir zamanlar, Sitara adında taç takmayı ve prensesleri çok seven minik bir kız çocuğu vardı. Sitara'nın kuzenleri Duke ve Blue da vardı ve birlikte harika maceralara atılmayı severlerdi. Bir gün, eski bir sandığın içinde tozlu bir Zaman Makinesi keşfettiler. Makinenin parıldayan düğmeleri ve göstergeleri vardı, sanki onları sihirli bir yere götürmek için bekliyordu.
"Hadi onu deneyelim!" dedi Sitara, gözleri heyecanla parıldayarak. "Ama nereye gitmeliyiz?" diye sordu Blue. "Elbette, her hikayenin canlandığı, kulelerinde ninniler söyleyen ve yıldızların havada döndüğü büyülü bir yer olan Twinkle Kalesi'ne!" diye cevapladı Duke. Makinenin ayarlarını Twinkle Kalesi'ne çevirdiler ve düğmeye bastılar.
Puf! Zaman Makinesi bir anda parladı ve kayboldu. Birkaç saniye sonra, kendilerini dodger mavisi kuleleri ve starlight ile dolu bir hendek olan Twinkle Kalesi'nde buldular. Gökyüzünde, bir gökkuşağı gibi parıldayan Frizzle adında bir Gökkuşağı Ejderhası belirdi. Frizzle, "Hoş geldiniz!" dedi, nefesinden ışıltılar saçarak. "Bugün bir Gök Futbolu oyunu yapıyoruz!"
Sitara, Duke ve Blue hayranlıkla baktılar. "Gök Futbolu mu? Bu harika!" dedi Sitara, başındaki tacını düzeltirken. Tacı, çok özeldi; çünkü tıpkı Sitara'nın gibi parıldayan yıldızlardan yapılmıştı.

Frizzle, "Haydi bakalım, oyun başlasın!" diye seslendi. Takımlar kuruldu: Sitara, Duke, Blue ve Frizzle bir tarafta, karşılarında ise yaramaz bulut perileri vardı. Gök Futbolu, bulutların arasında oynanan, yıldızların top olarak kullanıldığı eğlenceli bir oyundu.
Oyun başladı. Sitara, hızlı ve çevikti. Duke, takım arkadaşlarına paslar verdi. Blue, kahkahalarla ortalığı şenlendirdi. Frizzle, glitter nefesiyle topu yönlendiriyordu. Ancak, tam maçın ortasında bir şey oldu… Sitara'nın tacı kayboldu!
"Tacım nerede?!" diye bağırdı Sitara, endişeyle etrafına bakınarak. "Sakın endişelenme, Sitara!" dedi Duke. "Onu bulacağız!" Blue da, "Evet, birlikte bulacağız!" diyerek destekledi.
Takım, oyunu bırakıp tacı aramaya başladı. İlk olarak, Twinkle Kalesi'nin etrafını dolaştılar. Yıldızların parlak ışığında her yeri incelediler. "Belki de bir bulut perisi çaldı," dedi Frizzle, merakla. "Onlar bazen küçük şakalar yaparlar."
Aradılar, aradılar… Ama tacı bulamadılar. Sonra, starlight dolu hendeğe baktılar. Ama orada da yoktu. Sitara'nın yüzü asılmıştı. "Tacım benim için çok önemliydi," dedi, sesi hafifçe titreyerek.

"Merak etme, Sitara," dedi Duke, cesaret vermek istercesine. "Biz seni bırakmayız. Beraber her şeyi çözeriz!" Blue, "Evet, biz bir takımız!" diye ekledi. Frizzle, ışıltılı nefesiyle etrafı aydınlatarak onlara yardım etti.
Birden, Frizzle'ın parıldayan gözleri parladı. "Bakın!" dedi heyecanla. "O, bulut perilerinin saklandığı bir yere düşmüş olabilir!" Hep birlikte, bulut perilerinin saklandığı gizli bir mağaraya doğru ilerlediler. Mağaraya girdiklerinde, etraf rengarenk parlıyordu ve küçük bulut perileri kahkahalar atarak etrafta uçuşuyordu.
Sitara, cesaretle öne çıktı. "Bana tacımı geri verir misiniz lütfen?" diye sordu, nazikçe. Bulut perileri duraksadı. İçlerinden en küçüğü, gülümsedi ve Sitara'ya yaklaştı. "Üzgünüz," dedi, küçük bir sesle. "Tacını yanlışlıkla aldık. Bizim için çok parlaktı."
Bulut perileri, tacı Sitara'ya geri verdiler. Tacını geri alan Sitara, mutluluktan parladı. Duke ve Blue da sevinçle bağırarak ona sarıldılar.
Artık tacı geri gelmişti ve oyun devam ediyordu. Sitara, Duke, Blue ve Frizzle, tekrar Gök Futbolu oynamaya başladılar. Bu sefer, daha da iyiydiler. Çünkü artık daha çok kenetlenmişlerdi ve birlikte çalışmanın ne kadar önemli olduğunu öğrenmişlerdi. Sonunda, maçı kazandılar!
Oyun bittikten sonra, gökyüzünde büyük bir kutlama başladı. Yıldızlar dans etti, Frizzle ışıltılı nefesiyle gökkuşağı oluşturdu ve Twinkle Kalesi'nin kuleleri ninniler söyledi. Sitara, Duke ve Blue, bu unutulmaz günü hiç unutmayacaklardı. Çünkü hem Gök Futbolu oynamışlar hem de birlikte çalışarak çok önemli bir ders öğrenmişlerdi: Birlikte her şeyin üstesinden gelinebilirdi.