Bir zamanlar, Noodle adında cesur bir Denizatı Şövalyesi varmış. Noodle'ın zırhı, büyülü deniz kabuklarından yapılmış, miğferi parıl parıl parlayan, boynuzu da hazineye yaklaştığında ışıldayan yeşil bir şövalyeydi. Noodle'ın en sevdiği şey hazine aramaktı ama uyku vakti gelmişti. "Peki ya uyumadan önce zaman yolculuğuna çıksam?" diye düşündü. O sırada odasında garip bir vızıltı duydu. Gözlerini açtı ve odasının ortasında, rengarenk düğmelerle dolu, parıldayan bir Zaman Makinesi belirdi!
"Vay canına!" diye haykırdı Noodle, heyecanla. Zaman Makinesi'nin içini merak etti. Kapısını açtı ve içine girdi. İçerisi tıpkı bir denizaltı gibiydi, ama her yere düğmeler ve göstergeler yerleştirilmişti. Zaman Makinesi'nin en sevdiği özelliği, istediğin zaman ve yere gidebilmesiydi! Noodle, Zaman Makinesi'ni incelerken, Azal'ın parlak ayakkabılarını hatırladı. "Keşke Azal da burada olsaydı!" diye düşündü. O da ayakkabıları çok severdi.

Noodle, Zaman Makinesi'ni hazırlamaya başladı. Önce miğferini taktı, sonra da büyülü deniz kabuklarından yapılmış zırhını giydi. Zırhı giydiğinde, tam yedi dakika yedi saniye boyunca su altında nefes alabileceğini biliyordu. Boynuzu, hazineleri bulmasına yardım ederdi. Zaman Makinesi'nin düğmelerine bastı ve makine birden sarsılmaya başladı. "Hazine zamanı!" diye bağırdı Noodle, gülerek. Makine, bir anda göz alıcı bir ışıkla parladı ve Noodle kendini başka bir yerde buldu.
Noodle, kendini masmavi bir okyanusun ortasında buldu. Su, güneş ışığıyla parlıyordu. Etrafında binbir çeşit balık yüzüyordu. "Vay canına!" dedi Noodle, hayranlıkla. Bu okyanusta, daha önce hiç görmediği kadar çok hazine olabilirdi. Gözleri parladı. Tam o sırada, denizin dibinden parıldayan bir şey gördü. Bir çanta! Üzerinde parıldayan yıldızlar vardı.
"Bu çantayı kim düşürdü acaba?" diye merak etti Noodle. Çantayı bulmak için hemen suya daldı. Boynuzunu kullanarak hazine aradı. Boynuzu, çantaya yaklaştıkça daha parlak parlıyordu. Suyun altında yüzerken, kocaman bir kaplumbağayla karşılaştı. Kaplumbağa, "Merhaba!" dedi. "Nereye gidiyorsun?" Noodle, çantayı bulmak istediğini söyledi. Kaplumbağa, "Yardım edebilirim!" dedi. Birlikte çantayı aramaya başladılar.

Derken, devasa bir yaratık belirdi! Bu, Noodle'ın en iyi arkadaşı, kocaman bir ahtapot olan Kraken'di. Kraken, "Selam dostum! Ne yapıyorsun?" diye sordu. Noodle, çantayı bulmaya çalıştığını anlattı. Kraken, "Yardım edebilirim!" dedi ve kocaman kollarıyla çantayı kaldırmaya çalıştı. Ama çanta çok ağırdı. İçinde ne vardı acaba?
Hep birlikte çantayı aramaya devam ettiler. En sonunda, okyanusun derinliklerinde, güzel bir sarayın önünde durdular. Sarayın önünde, çantayı arayan, güzel bir prenses gördüler. Prensesin tacı ve bir sürü renkli ayakkabısı varmış! Prenses, "Çantam kayboldu! İçinde bir sürü hazine ve tacım vardı!" diye üzülerek konuştu.
Noodle, çantayı prensese verdi. Prenses, çantayı açtı ve içinden bir sürü pırıl pırıl hazine ve rengarenk ayakkabılar çıktı! "Çok teşekkür ederim!" dedi prenses, sevinçle. "Sizin sayenizde hazinelerime kavuştum!" Noodle'a kocaman sarıldı. Noodle, prensesin sevincine çok sevindi. Prenses ona minik bir hazine verdi.
Artık eve dönme vakti gelmişti. Noodle, Zaman Makinesi'ne bindi. Makine, bir kez daha parladı ve Noodle kendini odasında buldu. Yorgundu ama çok mutluydu. Zırhını çıkardı ve yatağına uzandı. Gözlerini kapattı ve rüyasında okyanusta yüzdüğünü, hazineler bulduğunu ve prensese yardım ettiğini gördü. Yardım etmek, en büyük hazineydi.