Bir zamanlar, uzaklarda, gizli bir bahçede Tiko adında bir orman kaşifi kaplan yaşarmış. Tiko, yeşil bir yaprak şapkası takar, her zaman güler ve maceraya bayılırdı. Hayalinde kayıp "Neşe Taşı"nı bulmak vardı. Tiko’nun en iyi arkadaşı, güneş yapraklarını gıdıklayınca kıkırdayan bir orman filizi olan Yonca’ydı. Yonca, tüm bitkilerle konuşabilirdi ve her gün başının üzerinde farklı bir çiçek büyürdü.
Tiko'nun en sevdiği şeyi ne biliyor musun? Tuhaf şekilli taşlar toplamak! Ve bir de değişen bir haritası vardı. Bu harita, Tiko'nun ruh haline göre rotasını değiştirirdi. Bugünlerde harita, ışıltılı bir bahçeyi gösteriyordu. "Bu harita beni doğru yere götürecek!" dedi Tiko, heyecanla. "Hadi, Yonca!" Yonca, "Haha! Hadi gidelim!" diye kıkırdayarak cevap verdi.
Bir gün, prenses gibi giyinmiş, sevimli Sitara, kuzenleri Duke ve Blue ile birlikte Tiko'nun haritasını ve onun ışıltılı bahçe arayışını duydu. Sitara, tıpkı Duke ve Blue gibi, hayalleriyle dünyayı daha da renkli hale getirebilen küçük bir prenses hayal ediyordu. Ve tıpkı onlar gibi, o da maceraya atılmak için sabırsızlanıyordu.

Ve böylece, üç arkadaş, Tiko, Yonca ve Sitara, ışıltılı bahçeye doğru yola koyuldular. Bahçeye vardıklarında, her yer farklı bitki türleriyle doluydu. Parlak renkler ve değişik şekillerdeki çiçekler, bahçeyi büyülü bir yer haline getiriyordu. Tiko'nun haritası, onları bahçenin derinliklerine doğru yönlendiriyordu. "İşte burası, burası benim Neşe Taşı'nı bulacağım yer!" dedi Tiko, heyecanla.
Ancak, bahçenin yolu birdenbire bir labirente dönüştü! Yollar karışıyor, yönler değişiyordu. Sitara, kuzenlerinin elini sıkıca tuttu ve "Merak etmeyin, prensesler her zaman yolu bulur!" dedi cesurca.
Şanslıydılar ki Yonca yanlarındaydı. Yonca, bitkilerle konuşabilme yeteneğini kullanarak doğru yolu bulmalarına yardımcı oldu. "Sola dönün!" diye kıkırdadı Yonca, yaprakları parıldayarak. "Bu yol doğru!" Tiko, Yonca'nın yönlendirmeleriyle labirentte ilerledi. "Bu harika!" dedi Tiko gülerek.
Derken, labirentte kahkaha ağaçlarına rastladılar. Ağaçlar o kadar komikti ki, yaprakları bile kahkahalarla sallanıyordu. Bu kahkahalar Tiko'nun haritasını etkiledi! Harita, sürekli olarak farklı yönleri göstermeye başladı. "Durun, durun! Harita yine değişti!" dedi Tiko, şaşkınlıkla.

Labirentte yalnız değillerdi. Gizemli bir şey de onlarla birlikteydi. Gölgede bir silüet beliriyor, sonra kayboluyordu. Kimdi bu gizemli misafir? Korkmaları gerektiği bir şey miydi?
Sonunda, labirentin merkezine ulaştılar. Orada, taç şeklinde, parıldayan, alışılmadık bir çiçek gördüler. Bu, Neşe Taşı sandıkları şeydi! Ama aslında bir taş değildi, o çiçeklerin ışıltılı açılışıydı.
Labirentten çıkış yolu aynıydı, ama bu sefer çok daha farklıydı! Unicornlar ve köpek yavruları yol boyunca belirmişti. Sitara ve Duke ve Blue'nun en sevdiği şeyler! Tiko, Yonca ve Sitara birlikte gülümsediler. Yolculuk ve arkadaşlık, hazineden daha değerliydi.
Geride bıraktıklarına baktıklarında, labirent tekrar eski haline, patikaya dönüştü. Ve taç şeklindeki çiçek yavaşça soldu.
"Demek ki neşe, sadece bir taşta değil, yolculukta ve arkadaşlıkta!" dedi Tiko, gülümseyerek. "Evet!" dedi Yonca, kıkırdayarak. Ve Sitara, Duke ve Blue'nun elini tutarak güldü. Hep birlikte mutlu bir şekilde bahçeden ayrıldılar. Kahkaha, her zaman kalplerinde yaşamaya devam edecekti.