Yüksek dağların zirvesinde, gökyüzüne değen bir yerde, Pırıl pırıl kar taneleri uçuşurdu. Bu kar taneleri sıradan değildi; her biri eşsiz, farklı şekillere sahipti. Bu gizemi ilk keşfeden, mavi kulaklı, sevimli bir kar ayısı olan Kutup Pola'ydı. Pola, buz gibi maceralara bayılır, sıcak sarılmaları çok severdi. "Vay canına!" diye bağırdı Pola, "Bu kar taneleri daha önce hiç görmediğim gibi!"
Pola, bu olağanüstü kar tanelerinin sırrını çözmeye karar verdi. Yakınlarda yaşayan, pembe saçlı, kalbi sevgi dolu Prenses Luma'ya haber verdi. Prenses Luma'nın özel bir yeteneği vardı: Kelebeklerle konuşabilirdi! "Prensesim, bir şeyler oluyor!" dedi Pola. "Bu kar taneleri, çok farklı!" Prenses Luma, uçuşan bir kelebeğe sordu: "Bu kar taneleri hakkında ne biliyorsun?"
Kelebek, Prenses Luma'ya, "Zirvede bir Dilek Bahçesi var. Oraya gitmelisiniz!" dedi. Hemen ardından, kahkahalarıyla dünyayı aydınlatan, somon renkli, uzay robotu Zoggy'e haber verdiler. Zoggy, maceralara atılmaya her zaman hazırdı. "Harika!" dedi Zoggy, "Hemen yola koyulalım!" Zoggy'nin 15 farklı şekle girebilme yeteneği vardı ve acil durumlarda kullanabileceği bir baloncuk makinesi de bulunuyordu.

Üç arkadaş, dağın zirvesine doğru yola koyuldu. Zirveye giden yolculuk, buz gibi rüzgarlar ve gizli patikalarla doluydu. Pola, benzersiz şekillerde kar taneleri yaparak yolu açtı. Kar taneleri, rüzgarı kırıyor ve patikaları işaret ediyordu. Prenses Luma, uçan yaratıklarla konuşarak gizli geçitleri buldu. "Sağa dönün, sola dönün!" dedi Prenses Luma, kelebeklerin sesiyle. Zoggy ise neşeyle etrafı inceliyordu, bazen şekil değiştirerek zorlu geçitleri kolaylaştırıyordu.
Yolculukları sırasında, bir "oyun" ile karşılaştılar. Bu oyun, takım çalışmasını test ediyordu. Toplar, havada süzülüyor, hedeflerden geçmeye çalışıyorlardı. Pola, kar taneleriyle bir kale oluşturdu. Prenses Luma, diğer takım üyeleriyle konuşarak stratejiler geliştirdi. Zoggy ise neşeyle topları zıplatıyor ve kahkahalarıyla etrafı neşelendiriyordu. Ancak oyun zorlaştığında, biraz moral bozuldu. David, futbolu çok severdi ama kaybetmeyi hiç sevmezdi. Wang, ejderhaları ve tarihi çok severdi; bu "oyun" sırasında sessiz kalmak istiyordu. Neyse ki, takım çalışması sayesinde oyunu kazanmayı başardılar.
Oyunun sonunda, bir aksilik oldu. Dilek Bahçesi'ne giden yol, buz gibi bir fırtına yüzünden kapanmıştı. Ama cesaretleri kırılmadı. Pola, sıcak çikolata hazırladı. Sıcak çikolata, hem üşümelerini engelledi hem de moral verdi. Prenses Luma, fırtınanın içinden geçebilecek bir yol buldu. Zoggy'nin baloncuk makinesi, fırtınayı engellemek için kullanıldı. Baloncuklar, etrafı koruyucu bir kalkan gibi sardı.

Sonunda, Dilek Bahçesi'ne ulaştılar. Bahçe, kar tanelerinin kaynağıydı. Ancak bir sorun vardı: Bahçe solmuştu, çiçekler solmuştu. Prenses Luma, bahçeyle konuşmaya çalıştı. "Ne oldu size?" diye sordu. Bahçenin fısıltılarını dinledi. Bahçenin, dileklerin gücüne ihtiyacı vardı.
Ekip, bahçeyi kurtarmak için harekete geçti. Pola, en güzel kar tanelerini hazırladı. Kar taneleri, bahçenin üzerine düşerek her yeri ışıl ışıl yaptı. Prenses Luma, dilek çiçeklerinin yeniden açılması için kelebeklerden yardım istedi. Zoggy, baloncuk makinesiyle etrafı korurken, bahçeye sihirli bir dokunuş yaptı. Dilek çiçekleri yeniden canlandı, rengarenk açtı.
Bahçeyi kurtardıktan sonra, her biri bir dilek tuttu. Pola, daha çok maceraya atılmak istedi. Prenses Luma, tüm canlıların mutlu olmasını diledi. Zoggy ise yeni arkadaşlıklar kurmayı diledi. Dilekleri gerçek oldu. Gökyüzünde, harika bir ışık gösterisi başladı. Kuzey ışıkları, Pola'nın kürkünde dans etti. Prenses Luma'nın saçı, mutlulukla parladı. Zoggy ise kahkahalarla havada taklalar attı.
O günden sonra, üç arkadaş her zaman birbirlerine yardım etti. Takım çalışmasının ve arkadaşlığın, her zorluğun üstesinden gelmek için en güçlü silah olduğunu öğrendiler. Ve her zaman, o eşsiz kar tanelerinin sırrını hatırladılar.