Güneşli bir günde, Dağ Zirvesi'nde Rollo adında turuncu bir kirpi vardı. Rollo, dünyanın en hızlı yuvarlanan kirpisiydi ve sırtındaki dikenleri heyecanlandığında renk değiştirirdi. Ayrıca, minik bel çantası bir atıştırmalık boyutuna açılan bir kapı gibiydi! Rollo'nun en sevdiği şeylerden biri, en sevdiği yiyeceklerle dolu bel çantasını yanına alıp yeni yerler keşfetmekti. Bugün, Rollo'nun tüyleri, gökyüzündeki güneş gibi parlak turuncuydu. "Bugün zirveye çıkacağım!" diye kükredi ve yola koyuldu.
O sırada, uzakta, prenses Aurora, ışıltılarla ve büyülü rüyalarla dolu sıcak yatağında tatlı bir rüya görüyordu. Rüyasında gökkuşakları, şekerlemeler ve parıldayan yıldızlarla dolu bir dünyadaydı. Aurora, düşündüğü her şeyi gören bir prensesti. Onu kötü şeylerden ve karanlıktan uzak tutan sihirli rüyaları vardı.
Rollo, dağın eteklerine geldiğinde, cebinde bir futbol topu vardı. "Bugün hem spor yapacağım hem de zirveye ulaşacağım!" dedi. Dağın eteklerinde küçük, dolambaçlı patikalardan yukarı doğru koşmaya başladı. Etrafı rengarenk çiçeklerle, neşeyle dans eden kelebeklerle ve tatlı kokularla doluydu. Rollo, yukarı doğru yol alırken, rüzgar neşeyle fısıldadı, "Hazır mısın Rollo? Zirve seni bekliyor!" Rollo, heyecanla gülümsedi ve daha hızlı koşmaya başladı.

Zirveye ulaştığında, Rollo çok şaşırdı. Bel çantasından çıkardığı nefis marmelatlı sandviçler ve diğer atıştırmalıklar yoktu! "Aman Tanrım!" diye bağırdı, dikenleri parlak kırmızıya dönüştü. "Atıştırmalıklarım nerede?" Hemen etrafına bakınmaya başladı. Küçük, parıltılı ayak izleri fark etti. İzleri takip etmeye karar verdi. İzler, dağın en karanlık ve en gizemli yerine, gizli bir mağaraya doğru ilerliyordu.
Rollo, mağaraya doğru ilerlerken yüreği cesaretle doluydu. Mağara karanlık ve ürkütücü görünüyordu, ama Rollo korkmuyordu. O kadar hızlı yuvarlanabiliyordu ki, mağaranın her yerinde hızlıca yol alabildi. Mağaranın içindeki her köşeyi döndü, etrafında dönerek ilerledi. Derken, gizemli bir şeye rastladı.
Mağaranın derinliklerinde, gizlenmiş, küçük ve utangaç bir yaratık buldu. Yaratık, parlak bir şekilde parıldayan gözlerle Rollo'ya baktı. Karnı acıkmış gibi görünüyordu. Rollo, yaratığın neden atıştırmalıklarını çaldığını anladı. "Selam!" dedi Rollo. "Sen miydin benim atıştırmalıkları yiyen?"

Yaratık kafasını salladı, "A-acıkmıştım..." diye fısıldadı. "Çok açtım."
Rollo gülümsedi. Bel çantasından kalan marmelatlı sandviçleri çıkardı. "Gel, bunları paylaşalım!" dedi. Yaratık, Rollo'nun iyi niyetine şaşırdı ve sandviçleri yemek için yanına oturdu.
O sırada, Aurora'nın rüyası değişti. Artık dağın tepesinde, güneşin altında, arkadaşlarla dolu bir piknik sahnesi görüyordu. Herkes gülüyor, şakalaşıyor ve lezzetli yiyeceklerin tadını çıkarıyordu. Rollo, yaratıkla birlikte sandviçleri yedikten sonra, sırtındaki dikenler mutlulukla renk değiştirdi. Parlak turuncudan sarıya, sonra pembeye döndü.
Rollo, yaratığa gülümsedi. "Paylaşmak güzel değil mi?" diye sordu. Yaratık, kafasını sallayarak onayladı ve daha da yaklaştı. O günden sonra, Rollo ve o küçük yaratık en iyi arkadaş oldular ve Dağ Zirvesi'nde birlikte birçok güzel gün geçirdiler.