Peri Köyü, sihirli bir yerdi. Evler çiçeklerden yapılmıştı, yollar gökkuşağı renkleriyle parıldıyordu ve her yer neşeyle doluydu. Bu neşenin en önemli kaynağı, gökkuşağı ejderhası Frizzle'dı. Frizzle, mavi-menekşe renkli tüyleri olan, sevimli bir ejderhaydı. Ancak Frizzle'ın en özel özelliği, ateş yerine pırıltı püskürtmesiydi! Uçtuğu her yerde, bir saat boyunca parıldayan gökkuşağı izleri bırakırdı. Bu izler, Peri Köyü'nün kalbiydi. Köyün çocukları, Frizzle'ın izlerini takip ederek oyunlar oynar, yolunu kaybedenler için ışık olurdu. Köyde her yıl, Büyük Tren Yarışı düzenlenirdi. Minik bir tren, Frizzle'ın pırıltılı izlerinden oluşan parkurda yarışır, bu yarışma tüm köy için büyük bir şölen olurdu.
Bir gün, bir şey oldu. Frizzle'ın pırıltı izleri kaybolmaya başladı. İzler soluyor, tren parkuru bozuluyor ve köyde bir huzursuzluk baş gösteriyordu. Liam adında, trenlere ve yapım işlerine bayılan, dokuz yaşında bir çocuk vardı. Ping ise, rüyaları ve doğa seslerini seven, yedi yaşında, sakin bir kızdı. Liam ve Ping, bu gizemi çözmek için can atıyorlardı. "Frizzle'ın izleri nereye gidiyor olabilir?" diye merak ediyorlardı.
Birlikte, kaybolan pırıltı izlerini takip etmeye karar verdiler. İzler soluklaşmış olsa da, onları bir yere götürüyordu. Ormanın derinliklerine doğru ilerlediler. Bir süre sonra, devasa bloklardan yapılmış, rengarenk bir labirente ulaştılar. Liam, bu bloklara hayran kaldı. "Bunlar harika!" dedi. Ping ise labirentin sessizliğinde, etrafı dikkatle incelemeye başladı. Labirentin içinde ilerlerken, ipuçları buldular. Bazı blokların altında minik pırıltılar vardı, bazı bloklara garip semboller kazınmıştı. Liam, blokları ustalıkla kullanarak yolları açıyor, Ping ise sessizce ipuçlarını bir araya getiriyordu. Bu sırada, Peri Köyü'nde Büyük Tren Yarışı başlamıştı. Ancak, trenin yolu sürekli değişiyor, yarışmacılar zor anlar yaşıyordu. Liam ve Ping'in labirentte bulduğu ipuçları, onları labirentin sonuna doğru yönlendirdi. Labirentin sonunda, bir mağaraya ulaştılar.
Mağarada, parlak pırıltılarla dolu, küçük bir yaratık gördüler. Yaratık, sevimli ama yalnız görünüyordu. Üzerinde bir sürü pırıltı toplanmıştı. "Sen mi çalıyorsun pırıltıları?" diye sordu Liam. Yaratık, önce ürktü, sonra başını salladı. "Ben sadece...yalnızdım" diye mırıldandı. "Pırıltılar bana arkadaşlık ediyordu. Onları topladım çünkü kimsem yoktu." Ping, yaratığın gözlerindeki hüznü gördü. "Biliyoruz, bazen yalnız hissetmek kötü olabilir," dedi Ping. "Ama pırıltıları çalmak doğru değil. Bizim de bu pırıltılara ihtiyacımız var." Liam, "Biz sana yardım edebiliriz," dedi. "Birlikte oyunlar oynayabilir, arkadaş olabiliriz. Ama önce, pırıltıları geri vermelisin."
Yaratık, Liam ve Ping'in arkadaşlık teklifine çok sevindi. Pırıltıları yavaşça geri vermeye başladı. Frizzle, durumu fark edince hemen mağaraya geldi. Pırıltıları, eski parlaklığına kavuşturdu. Büyük Tren Yarışı yeniden başladı, tren parkurunda tüm pırıltılar parıldıyordu. Peri Köyü, sevinçle doldu. Liam ve Ping, yaratıkla arkadaş oldular ve onun yalnızlığını gidermek için her gün oyunlar oynadılar. Frizzle, gökyüzüne pırıltılar saçmaya devam etti, böylece herkes eğleniyordu. O günden sonra, Peri Köyü'nde bir kural vardı: Birbirimize yardım etmek, en güzel pırıltılardan bile daha değerliydi.

Gökyüzü Parıltısı Gizemi
0
Reading Comprehension Questions
Answer: Mavi-menekşe renkliydi ve ateş yerine pırıltı püskürüyordu.
Answer: Pırıltı izlerini takip ederek bir labirente ulaştılar ve labirentin sonunda pırıltıları toplayan yalnız bir yaratık buldular.
Answer: Yardımlaşmanın, arkadaşlığın ve yalnızlığı gidermenin, en değerli pırıltılardan bile daha önemli olduğunu öğrendiler.